Fotograflarla Fadime Baltacıoglu

FOTOĞRAFLARLA
FADİME BALTACIOĞLU

FADİME BALTACIOĞLU’NUN DESENİ

Önder ŞENYAPILI
İstanbul Emlak Sanat Galerisi Kataloğu

İstanbul 2000: 3-4

Fadime Baltacıoğlu Salman, 7 yıl önce, bir sergisi dolayısıyla, güzelin kurallarına, bir birikim ve sezgi gücüyle ulaştığını beyan etmiştir. Gerekli bütün dersleri aldığını, resim tekniklerini öğrendiğini, resmin ana kurallarını bellediğini, gelgelelim, ister desen, ister suluboya, ister yağlıboya olsun resim yapmaya durduğunda, öğrendiklerinin ve bellediklerinin hiçbirini düşünmediğini, yalnızca içinden gelen sese kulak verdiğini, o sesin kendisine her zaman ne yapması gerektiğini söylediğini belirtmiştir. Ama, ister desenlerine, ister suluboyalarına ve ister yağlıboya resimlerine bakıldığında, eğitiminin ilk yıllarında hocası Cuda’yı can kulağıyla dinlediği, örneğin onun tekrar tekrar öğütlediği gibi modelini kılı kırk yararcasına incelediği; örneğin resmini kurgularken neyi atıp neyi koruyacağını ve örneğin nesnesini ya da nesnelerini çerçevelemeyi çok iyi öğrendiği hemen ortaya çıkar.


Fadime’de çizgi, Bedros Reisin yıllar önce buyurduğunca, gerçekten de, desenin temeli, belkemiğidir. Dahası kurgusunun/düzenlemesinin aslıdır, esasıdır. Resmini inceli kalınlı kalem/füzen/çini mürekkebi ya da fırça ürünü kıpır kıpır çizgilerle kurar.

Kıpır kıpır çizgilerle, örneğin, ölü olmayan, yaşayan, hatta devinen bir bakıma canlı doğalar betimlemiştir Fadime. Canlı ölü doğalar].. Onun ölüdoğaları canını (ruhunu da denebilir) çizgiden alır. Kökende, Fadime’nin her türdeki resmi canını çizgiden alır. Yalnızca desenleri değil, suluboya ve yağlıboyaları da çizgi egemen yapıtlardır. Yani, desen ağırlıklıdırlar. Fadime’de desen, tıpkı Degas’nın dediği gibi, formun, doğanın yorumudur. Hiçbir şey, resme konu edilmiş hiçbir nesne olduğu gibi görülmez, görüldüğü gibi ya da sanatçının görülmesini istediği gibi yansır onun betimlemelerine. Ayrıca, suluboya ve yağlıboya desenlemelerine renkten yararlanarak bir liriklik katmaktadır. Bu lirisizm, kendi deyişiyle “kılcal dokulu çizgisel stil”‘de yaptığı büyük boyutlu (örneğin, Yusuf ile Zeliha, vb.) renksiz desenlerinde biraz dışlanır; daha anlatımcı bir beti eldeleme kaygısı öne çıkar. “Kılcal dokulu çizgisel stil”ise, insan bedenini kaplayan kıllardan esinlenilerek geliştirilmiştir. Bir arkadaşıyla oturduğu kafede yan masadaki bir erkek müşterinin bol kıvırcık kıllı kollarını görünce tasarlanmış bir tekniktir bu. Öte yandan, tekniğinin ötesinde, büyük boyutlu desenleri, Fadime’nin zoru yeğlediğinin de göstergesidirler. Koskoca kağıtları duvara asıp bir taşınabilir merdivene tırmanmış olarak, hiç de rahat sayılamayacak bir pozisyonda santim santim dokumak bu desenleri, takdir olunur ki, şövaleye yerleştirilmiş tuvaller, masa üstüne serilmiş kağıt ya da kartonlar üstünde çalışmaya hiç mi hiç benzemez. En azından fiziksel olarak çok daha fazla çaba gerektirdiği açıktır. Ayrıca, bir bakışta algılanamayan geniş bir alan üzerinde bütünü oluşturacak küçük küçük parçaları gerçekleştirmenin ne denli zahmetli olduğunu erbabı bilir. Özetle vurgulanması gereken ise şudur: “Kılcal dokulu çizgisel stil”de olsun ya da olmasın, Fadime Baltacıoğlu Salman, “desen, sanatın namusu, bereketidir.” diyen Ingres’i haklı çıkaracak işlere imza atagelmektedir.


FADİME BALTACIOĞLU’NUN SANATINA KISA BİR GÖZLEM

Kıymet GİRAY

Fadime Baltacıoğlu’nun resimlerini değerlendirebilmek için 1960 lı yıllarda ürettiklerinden bir çıkış yapmak gerekecektir. Bu aşamada görülür ki desen, suluboya, ve yağlıboya yapıtlarında ortak bir duyarlık, akıcı bir dinamizm coşkulu bir renk düzeni ve anlatımcı bir kuruluş egemendir. Büyük boyutlu desen çalışmalarında; toplumun tasalarını irdeleyici kompozisyonlar yer almaktadır. Bu yapıtlarında toplumun geleneksel kültür yapısını, yaşam değerlerini, umudunu yaşam direncini ve sevgisini özgür bir kompozisyon düzeninde sunmaktadır. Sanatçının, desenlerinde figürlerin kurgusal bütünlüğüne farklı öğelerin devinimli senteziyle ulaşılmaktadır. Bu bütünlüğüne ışık dağılımına ve oylum değerlerine koşut bir kılcal doku sarmaktadır.


Fadime Baltacıoğlu’nun yağlıboya ve suluboya yapıtlarında da en belirgin özelliği durdurulamayan ritmik bir dinamizmdir. Doğanın, nesnelerin ve yaşamın akıcı coşkusunu vurgulayan dinamizmi görünümlerinde, natürmortlarında başarıyla sergilenmektedir. Bu aşamada sanatçımızın leke dağılımı sulu boya yapıtlarında rahat ulaşılan başarılı bir tekniği sergilemektedir. Suluboyaya öznel bir yaklaşım özgün bir yorum getirmektedir.


OTODİDAKT BİR RESSAM

Prof. Dr. Ayla ERSOY

“Otodidakt bir ressam olan sanatçı, ünlü estet ve pedagog Ord. Profesör İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu’nun kızıdır. Mahmud Cuda’dan özel resim dersleri alarak sanatsal ge-lişimini sağlayan sanatçı, sadece desenlerinde değil, suluboya ve yağlıboya çalışmalarında da çizgiyi resimlerinin temel öğesi olarak kullanıyor. İnceli kalınlı, kıpır kıpır hareketli çizgileri kalem veya fırça ayrımı yapmadan aynı duyarlılıkla kullanarak ister bir çiçek resmi, isterse peyzaj veya figür olsun bu dinamik devingen çizgisel ritmle, resme yaşayan canlı bir etki katmayı biliyor. Desen oluşturduğu formda, doğanın yorumu ortaya çıkarken, fazlalıkları da atmaktan çekinmiyor. Nesneler ve figürler olduğu gibi değil, sanatçıya göre olması gerektiği şekilde kullanılıyor. Çok ince çizgilerin oluşturduğu dokulu çizgisel bir üslupla lirik bir anlatım özelliği yakalıyor.”



ÖZGÜN BİR YORUM

Önder Şenyapılı
Ulus: Nisan 1985

Evrensel Sanat Galerisinde (Mithatpaşa Cad. 24 | A) Fadime Baltacıoğlu Salman’ın 17. kişisel sergisi önceki gün açıldı. Sanatçının suluboya ve yağlıboyalarının izlendiği sergi, sağlam bir desenden yola çıkmış olan sanatçının hemen bütün yapıtlarında özgün bir yorumu yakaladığını gösteriyor.
Fadime Baltacıoğlu’nun gerek suluboyalarında, gerekse yağlıboyalarında, bana göre, resmi resim yapan duyarlılık yükü olabildiğince belli oluyor.


Yanı sıra, sanatçının coşkulu yorumundan kaynaklanan bir devinim, resim konularının yeniden yaşama kavuşmasını sağlıyor. Fadime Baltacıoğlu Salman’ın belki de en çarpıcı yanı, ölüdoğaları bile yeniden yaşama kavuşturan bir fırçası olması. Sanatçının ölüdoğala-rına konu olan çiçekler, neredeyse canlı çiçeklerden daha çok yaşam dolu görünümlerle çıkıyor karşımıza.


Cıvıl cıvıl parlak renkler, bu cıvıl cıvıllığı pekiştiren olabildiğince güçlü bir teknik bilgi ve bu bilginin kaynaklandırdığı yorumlama zenginliği, genelde bir ‘an’ı saptayan resmin, saptandığı andan başlayarak yeniden yaşamaya başlaması gibi bir sonucu doğuruyor. Fadime Baltacıoğlu Salman’ın resimlerinde ‘zaman tazeliğini koruyor’ ve resim yepyeni bir zaman düzenlemesi içinde zamanını yaşamayı sürdürüyor.


Genelleşmekte olan bir beğeniyi bağımlı olarak neredeyse biribirinin tıpkı basımları gibi açılan sergiler arasında Fadime Baltacıoğlu Salman’ in Evrensel’deki sergisi, kişiliğinden ödün vermemek için direnen bir sanatçının iç rahatlatan yapıtlarından oluşuyor, özgünlüğün kişilikten ödün vermeksizin çalışarak elde edilebileceğini gösteren bir sergi, olarak da tanımlayabilirsiniz Fadime Baltacıoğlu Salman’ın Evrensel’deki 17. kişisel sergisini.



FADİME BALTACIOĞLU SALMAN HAKKINDA

Nuri ABAÇ
Sanat Çevresi
Mart 1984, Sayı 65

Fadime’nin yapıtlarında yatan gizleri anlayabilmek için onu ‘Yeni Adam’ dönemi desenlerinden bu yana izlemek gereklidir. Toplumun çeşitli kesitlerinden seçtiği konuları, ya da doğadan aldığı ezgileri işleyiş özelliği ile çoğu kez unutulmaz yapmıştır bu dergi kapaklarını.


Az sanat kişisinde görülen bir desen yorumuna kavuşmuştur. Seçtiği objeyi kocaman bir mikroskoba yatırır gibi inceden inceye, kılcal damarlar örneği parçalar, daha sonra duygusal kişiliğinin yönlendirdiği bir doku estetiği içinde yeniden birleştirir, özgün bir yorumla sunar izleyiciye.


Özetle, boyayı kullanmadaki cesareti, ışık salkımlarının ardına kıvrak bir pentür güzelliğini gizlemedeki ustalığı, bitmeyen coşkusu ile Fadime Baltacıoğlu Salman simgesel kişiliğe ulaşan bir sanatçımızdır.



FADİME BALTACIOĞLU

Ahmet Koksal
Milliyet Sanat Dergisi
15 Mart 1985, Sayı 92

Özgür bir devinim, yer yer coşkulu, hırçın fırça vuruşlarıyla oluşan Fadime Baltacıoğu resimlerinde duyarlı bir iç yaşantısının yansımaları, yorumlayıcı bir eğilimin izleri görülebiliyor. Özellikle, hızlı bir çalışmanın ürünü olan suluboyalarında rastlanan yalınlık, içtenlik ve renk tazeliği yapmacıksız bir doğa sevgisinin tanığı olduğu kadar, kendi türünde bağımsız bir kişiliğe yönelişin ayırıcı özelliklerini de taşıyor.